Adölesan Dönemde Beslenme

Vücudumuzun en küçük yapı taşı hücredir. Vücudumuzda her şey hücresel boyutta başlar...

Adölesan Dönemde Beslenme

Adölesan dönem 12- 21 yaşları arasındaki yaşam süreci olarak tanımlanan bir çocuğun, genç bir yetişkin haline geldiği fizyolojik, psikolojik ve bilişsel bir dönüşüm sürecidir. İnsan hayatının hem zor hem de heyecan verici dönemlerinden biridir.

Bu dönem gençlerin dış görünüşleri ve bunun dışardan nasıl algılandığı konusunda endişelerinin arttığı, hızlı büyüme ve gelişmeye bağlı olarak oluşan kaygı nedeni ile diyet uygulama ve aynı zamanda da düzensiz beslenme davranışlarının en çok görüldüğü dönemdir. Dış görünüşleri ile ilgili olarak yaşıtlarından aldıkları geri bildirimi fazlası ile önemserler bu sebeple de günlük kalori alımını kısıtlamak için özellikle kahvaltıyı atlarlar ve ana öğün yapmak yerine atıştırmalık tüketmeye yönelirler. Özellikle aile ile birlikte yemek yiyenlerde daha sağlıklı besinler tercih edilir ve tüketilirken, arkadaşlar ile ev dışında yenilen yiyecekler daha sağlıksız ve çoğunlukla da fast food yada markette satılan paketli ürün tarzında olmaktadır. Hazır besinler vitamin, mineral ve posa açısından fakir olup enerji, yağ, tatlandırıcı ve sodyum açısından zengindirler.



Aile bireyleri ile yemek yeme sıklığı 12-14 yaş arası haftada en az 6 gün iken 15-17 yaş arası bu sıklık giderek azalmaktadır. Aileleri ile birlikte yemek yiyen adölesanlar daha iyi bir akademik performansa sahipken, alkol ve sigara tüketimi gibi riskli alışkanlıkların edinimi daha azdır. Ayrıca adölesanlarda sağlıksız beslenme ve buna bağlı kronik hastalıkların ortaya çıkışı gibi durumların önemliliği ikinci plandadır, bedensel algıları yüksek olduğu için zayıflama uğruna son derece sağlıksız beslenme biçimi sergileyebilirler. Kız çocuklarının sağlıksız diyet yapma oranı erkeklere göre daha fazladır. Düşük kalorili, vitamin, mineral ve posa içeriği düşük diyetler uygulayabilirler. Bu yaş grubunda kafein içeriği yüksek içecek tüketimi de oldukça fazladır. Ayrıca popüler yiyecek ve içeceklere karşı ilgilerinin ve tüketim sıklığının arttığını da söyleyebiliriz.


Gençlik yılları ile ilişkilendirilen isyan aslında bağımsızlık arayışları ve özerklik duygusu ile ilişkilidir. Besinleri, özerklik uygulamak için bir araç olarak kullanabilirler. Adolesanlar, et tüketen ailelerinden kendilerini ayırt etmek için vejetaryen olmayı da tercih edebilirler.
Aileler bedensel gelişimlerine bakarak bazen “Yaşına göre hareket etmediği”konusunda onları eleştirebilirler. Ancak bedensel olarak yetişkin gibi görünseler de sosyal ve duyusal gelişimlerinin bir yetişkin gibi olmadığı unutulmamalıdır.

Ailelerin üzerine düşen görevlerden bahsedecek olursak; onlara sağlıklı yiyecekler sunmak, ailece yemek yeme konusunda yönlendirmek, öğün atlamamaları için evde düzenli bir yemek yeme alışkanlığının kazandırılması gerekir. Büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu bir dönem olduğu için enerji alımları ve bu enerjinin kaynağının ne olduğu önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine göre beslenmek, özellikle protein ihtiyacı (ideal kiloya göre 1g/kg gün) büyüme ve gelişme geriliği olmaması için önemlidir. Enerji içeriği yüksek karbonhidrat tüketimi (şeker ve şekerli besinler, enerji içecekleri, fast food besinler, paketli ürünler) kilo alımına sebep olduğu gibi insülin direncine de sebep olarak kronik hastalıklar için zemin oluştururlar. Dolayısı ile karbonhidrat olarak tam tahıllı ekmek, kurubaklagil, yağlı tohum, bolca sebze ve daha az miktarda meyve tüketimi ,organik et ,tavuk ,balık gibi güvenilirliği yüksek ve sağlıklı besinlerin tercih edilmesi gerekir. Şeker ve tatlandırıcı içeren içecekler yerine su ve süt ürünleri tüketmeye yönlendirilebilir. Kızartma yerine fırında pişirme yöntemi kullanılabilir. Posa bağırsak mikrobiyotası için elzemdir yani faydalı bakterilerin yaşam kaynağıdır. Dolayısı ile meyve suyu yerine meyvenin kendisini tüketmek, bolca ve rengarenk sebzeler tüketmek, bağırsaktaki faydalı bakterileri beslemek açısından önemlidir. Son olarak mutluluk hormonu olan seratoninin %95’nin bağırsaklarımızda bulunan faydalı bakteriler tarafından salgılandığını belirterek posanın önemini vurgulamak isterim. Adölesanlarda fizyolojik, psikolojik ve bilişsel olarak sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve stres yönetiminin kombin olarak olması gerektiğini belirtmek isterim.



Glutensiz diyetin olumlu etkileri görülmekle birlikte balık, hindi, yumurta, mantar, ıspanak gibi selenyum kaynağı gıdaları tüketmek gerekir.
Guatrojenler dediğimiz brüksel lahanası, beyaz lahana, kırmızı lahana, karnabahar, brokoli, şalgam, çilek, armut, turp gıdaların tüketim sıklığı ve miktarı azaltılmalıdır bu besinler troid hormonlarının daha az salgılanmasına neden olurlar. Gluten içeriği yüksek unlu mamüller, işlem görmüş salam, sosis, sucuk gibi etler, rafine edilmiş şeker, un ve yağlı yiyecekler, fast food, alkol, kafeinli ve basit şeker içeriği yüksek yiyecek içecek tüketimi haşimatosu olan bireylerin dikkat etmesi gereken besinlerdir.